26 Haziran 2012 Salı

Lezzet Durakları Serisi (1) - "İstanbuldere"

Amatör ruhlu bir gurme olarak, çeşitli lezzet duraklarında durup da bugüne kadar tatmadığım damak tatlarını denemek bana son zamanlarda büyük keyif vermeye başladı. Kaldı ki herkes kendi çapında bir gurmedir, yemek yemenin hazzı herkese göre farklılık arzetse de doymak kadar doyarken keyif almak da çok önemlidir aslında...

Uzun zamandır, Sapanca'da komşularımızın tavsiyeleri yönünde gitmeyi düşünüp de bir türlü gidemediğimiz bir mekandan bahsetmeden geçemeyeceğim. İstanbuldere denilen bu yer, Sapanca'nın güneyinde, yaklaşık 6-7 km'lik bir mesafede ufak bir köy. Sapanca ve Maşukiye'nin birçok lezzet noktasında olduğu gibi burada da alabalık yetiştiriciliği yaygınlaşmış durumda. Balıkseverler, "denizden babam çıksa tanımam, dalarım, yerim" diyenler için tavsiye edilebilecek mekanlardan biri olduğuna ben bugün karar vermiş bulunuyorum, hem de ağzına ayda yılda bir balık koyan biri olarak...





Mekana adımınızı ilk attığınızda sizi alabalık havuzları karşılıyor, burada irili ufaklı boyutlardaki alabalıklarını besleyebiliyorsunuz, eğer yanınızda ekmek vs varsa tabi ki :) Burası tamamen yeşil tepeler arasında cennetin ufak bir parçasını andırıyor. Doğayı seviyorsanız, kuş cıvıltılarını duyduğunuzda "upsss işte huzur" diyebilirsiniz. Mekan sizlere, giriş saatinize göre kahvaltıdan tutun da akşam yemeğine kadar öğün seçenekleri sunuyor. Kahvaltı, brunch, öğle yemeği ve akşam yemeği seçenekleri oldukça tatmin edici ve ortalama fiyatlar uygulanmakta. Mekandan daha da içerilere devam edip gölgelenmek ve doğanın tadını çıkarmak isteyenler kesinlikle tam yerine geldiklerini bilsinler, çünkü tesisin çevresi ufak çaplı derelerle çevrilmiş vaziyette, bu da şu şıkırtısından geçilmeyeceğinin bir işareti zaten. Kaldı ki, bu ufak dereler, alabalık havuzlarına bağlı ancak bir tanesi var ki, görenleri şaşırtmakla kalmıyor, fotoğraf çekmek ve çektirmek isteyenler için ilginç bir arka plan oluşturuyor.
Bu yetişkin alabalıklar ortalama bir kalkan balığından çok daha büyükler... Görsel ve damak tadı anlamında sizlere bir şölen sunma hazırlığındalar... Tabi bizler de fotoğraf çekmeden yanlarından ayrılamıyoruz haliyle.

Tesiste sadece yemek yenmesi zorunlu tutulmamış, bu güzel... Çay-kahve içmek için de mekanı tercih edebiliyorsunuz... Biz de, evde yaptığımız kahvaltının üzerine güzel bir Cumartesi kahvesi içebilmek ve tabi ki 30 derece sıcakta gölgelenmek adına uygun bir çökme noktası buluveriyoruz. Tesis çalışanları, kesinlikle heryerde olduğu kadar cana yakın ve ilgili... Hatta espritüeller... :) Bizi gayet güleryüzlü bir biçimde karşılıyorlar, hatta babamın "ne yemek yemeğe, ne kahvaltı etmeye geldim, ben buraya sadece çay-kahve içmeye geldim" çıkışı bizden sorumlu garsonda en ufak bir bozulma yaratmıyor. Hemen orta şekerli kahvelerimizi getirmek için yanımızdan uzaklaşıyor. Ben de mekanı inceleme adına etrafa göz atmaya başlıyorum.
Mekanda duyduğunuz tek ses, akan suyun sesi ve kuş cıvıltıları; tabi ki çatal bıçak seslerini de unutmamak gerekiyor. Ziyaretçiler burada karınlarını doyurmanın yanısıra keyifli sohbetlerini icra etmekten de geri durmuyorlar. Biz de öyle :) Derken kahvelerimiz geliyor, evde yaptığım kadar olmasa da, köpüklü ve lezzetli...
Bir Cumartesi yada Pazar gününün güzel ve huzurlu geçirilmesi için birçok koşul burada sağlanmış durumda. Biz de bundan fazlasıyla faydalanıyoruz. Farkında olmadan öğlen oluyor ve karnımız elbette acıkmaya başlıyor. Seçenekler basit : Izgara köfte, Kuzu Şiş, Kiremitte Soslu Alabalık vs... Ailecek tercihimizi alabalıktan yana kullanıyoruz. Yemeklerimiz masayı donatana kadar on dakikalığına kendimi masamızın yanıbaşında bulunan hamağa atıyor ve kestiriyorum. 

Yaklaşık 15 dakikalık bir beklemeden sonra, alabalıklarımız geliyor, garson tek tek kiremitlerimizde bulunan alabalıkları ayıklayıp bizlere servis ediyor. Alabalığın sosu ise soğan, domates, biber ve mantardan yapılmış, gerçekten damakta leziz bir tat bırakıyor. Çoban salata, yöresel ve doğal zeytinyağı ile gerçekten özenerek hazırlanmış. Karnınızı, gelen taze vakfıkebir ekmeğini sadece bu salataya banarak doyurmanız işten bile değil. Temiz hava da buna davetiye çıkartıyor.
Yemekten hemen sonra yediklerimizi hazmetmek adına birer çay alıyoruz ve tesis içinde tur atmaya karar veriyoruz. Her yer yeşillik, her yer birer doğa parçası... Yaklaşık olarak 3 saatimizi geçirdiğimiz bu güzel mekandan, yeniden gelebilmeyi umarak ayrılıyoruz. İstanbuldereköy adıyla bilinen bu yer, bu tip tesislerin yaygın bulunduğu bir köy zaten. Hepsi birbirinden güzel ve birbirinden lezzetli seçenekleri sunuyor sizlere haliyle...


İstanbul merkezden yola çıkanlar için : TEM otobanından ortalama 1 saat 15 dakika içinde Sapanca-Arifiye çıkışına varmış olacaksınız; sapaktan girip gişeleri de geçtiğinizde sağdaki ana cadde sizi Sapanca merkeze götürecektir. Meydan ışıklarından sola sapmanız halinde merkeze varırsınız ancak bahsettiğim mekana gidebilmek için bu ışıkları geçer geçmez sağdaki ilk sokaktan (ki tabela ile İstabuldere istikameti belirtiliyor) girmeli ve aracınızla yaklaşık 5-6 km tepeye tırmanmalısınız.



İyi dinlenmeler, iyi haftasonları :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Devrim niteliğindeki DeFi Protokolü IPOR 22 Mart 2023'te Bitget'te listelenecek

  Bitget, geleneksel finans oyuncuları için IPOR pratik çözümü ile DeFi ve TradFi arasındaki boşluğu dolduracak Victoria, Seyşeller, 20 ...