Hepimizin hayatında mutlaka ters giden, işi talihsizliğe kadar vuran olaylar zinciri vuku buluyordur; hatta öyle ki bu olaylar ardı ardına geldiğinde sizi çileden çıkarmaya bile başlayabilir. Son zamanlarda ben de üzerimde bazı talihsizlikler dolaştığına inanmaya başladım. Çoğunlukla bu tip mevzular uzun zaman aralıklarıyla başıma geldiğinde çok dikkat çekici olmayabiliyor benim için, bazen üzerine düşünüp güldüğüm dahi oluyor ama eğer ki arka arkaya gelmeye başlıyorsa insan kendi kendine, "üstümde nazar var, gidip bi kurşun döktürsem mi" modunu da yakalamıyor değil hani... Blog'un adı da "güncelite" olunca, haliyle ben de başımdan son günlerde geçen güncel talihsizliklere değinmeyi doğru buldum.
Geçtiğimiz haftasonu Sapanca'daydım, kendimi ailemin yanına atıvermiştim. Sıklıkla gidip gelenler varsa bilirler, kendiniz araba kullanıyorsanız 1 saatte Sapanca'yı bulursunuz, otobüsle gidiyorsanız bu 1,5 saat, trenle 2,5 saati zorlar. Ben de elbette zamandan tasarrufu göz önüne alarak, biraz da araba kullanmayı keyiften sayarak kendi arabamla gittim Sapanca'ya...
![](http://1.bp.blogspot.com/-8mYK6XfY4WY/T-N-TI3D0OI/AAAAAAAAAG0/1B7UQJQMUB0/s1600/tem-de-zincirleme-kaza-4-yarali.jpg)
Bu olaydan daha 24 saat geçmemişti, işyerindeyken birden bilmediğim bir numara tarafından arandım. Karşımdaki şahıs Küçükyalı Polis Karakolundan bir memur olduğunu söyledi, adıma kayıtlı silah olup olmadığını sorup ikametimin neresi olduğunu öğrenmek istediğini iletti. Ben de her zamanki gibi kontör hırsızlığı olabileceğini düşündüm ama içime de bir şüphe düştü. Dayanamadım, karakolu aradım, böyle bir numaradan arandığımı ve bu tip bir sorgulama olup olmadığını merak ettiğimi söyledim. Telefonun diğer ucundaki memur bana gerçekten de böyle bir sorgulamanın yapıldığını, hem de "Hakan Ünlü" adına yapıldığını aktardı... Bir akşam önce Küçükyalı'da ufak çaplı bir silahlı çatışmada adım zanlı olarak geçmiş, bu unvanlı şahıs da kaçınca tek tek o bölgede ikamet edenlerin sorgusunu ve araştırmasını yapıyorlarmış. Zaten bir de haydut olmam eksikti. O da oldu, tam oldu.
Talihsizlikler serisi bitti diye düşünürken, geçtiğimiz Pazar gecesi saat 01:30 sularında su içmeye kalktığımda ayağım kayıp bileğimin üzerine düştüm, sağ el bileğim ve omzumu zedeledim. Sanıyorum su içerken birkaç damla yere damlamıştı, çıplak ayak taş zeminde birden kayınca, el bileğimin üzerine düştüğüm gibi başımı da mutfak kapısının pervazına vurdum (!) Neyse ki bir gün sonra çektirdiğim röntgen filminde birşey çıkmadı da, güncelite yaşantıma devam edebiliyorum bu sayede...
Kısacası, dediğim gibi, hayatta hepimizin başına mutlaka arka arkaya da olsa, belli zaman aralıklarıyla da olsa ufak talihsizlikler ve kazalar gelebiliyor. Allah daha kötüsünden, daha beterinden saklasın diyebilmeli bu durumda...
Ama sanırım nazar var, nazar... Ve bu nazar sonunda beni ummadığım bir noktadan vuracak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder