9 Ağustos 2012 Perşembe

Kumdan Kale : Şehitlerin Ellerinden Yükselen Zafer...

<<<  Bu yazımı, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yayınlayarak günün anlam ve ehemmiyetine atıfta bulunmayı arzu ediyordum açıkçası... Ancak milletçe başımızdan bir türlü defedemediğimiz terör belası yüzünden verdiğimiz acı kayıplarımız, yani şehitlerimize ithafen bugün yayınlamaya karar verdim. >>>



Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’nda Türk Toprağının kaderini belirleyen ve 137,000 şehit verilen Büyük Taarruzu, Kütahya’nın Dumlupınar ile Altıntaş ilçesine bağlı Zafertepe Çalköy beldesinden yönetti.

Kare kare büyük taarruz ! 3Milli mücadele yıllarında önemli görevler üstlenen, işgal yıllarında büyük yararlılıklar gösteren Kütahya’da, 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin antlaşmayı tanımadığını ilan etmesi üzerine Yunan işgali hızlandı. Yunanlar 13 Temmuz'da Altıntaş’a, 14 Temmuz'da Tavşanlı’ya, 17 Temmuz'da Emet ve Kütahya’ya, 3 Eylül'de Simav’a, 5 Eylül'de de Gediz’e girdiler. 28 Temmuz 1921’de Kütahya’ya gelen Yunan Kralı Konstantin, “Savaş Konseyi”ni burada toplayıp Ankara üzerine yürüme kararı çıkardı. Yunan Ordusunun bu ilerleyişi karşısında Türk Ordusu, Sakarya’da Başkomutan Mustafa Kemal komutasında dünya savaş tarihinde örneği görülmeyen bir taktikle büyük bir zafer kazandı.

Sakarya’da durdurulan düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruzu başlattı. Bu çarpışmalar sırasında Türk askeri, tarihinin her döneminde görülen kahramanlık ve fedakarlıklarına yenilerini ekledi. Başkomutan Mustafa Kemal’in 30 Ağustos 1922’de Zafertepe’den bizzat yönettiği Büyük Taarruzda Allıören, Keçiler, Kızıltaş Deresi yolunun iki yanındaki Yunan birlikleri tamamen sarıldı ve imha edildi. Bazı Yunan birlikleri ile General Trikopis ve General Diyenis’in de aralarında bulunduğu birçok Yunan komutanı ise Kızıltay Deresi bölgesinde açık kalan alandan kaçtılar.

İlk Hedefiniz Akdenizdir, İleri !!!

Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabasının üzerinde durum değerlendirmesi yapan Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, İsmet ve Fevzi Çakmak Paşalar, Yunan Ordusunun yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanları mağlup etmek için İzmir’e girmek gerektiği görüşüne vardı. Mustafa Kemal, burada Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri yayınladı. Bildiride şöyle deniyordu:

Kare kare büyük taarruz ! 12“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları; Afyonkarahisar - Dumlupınar büyük meydan muharebesinde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakarlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk Ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır. Savaş alanlarındaki başarı ve fedakarlıklarınızı yakından görüp izliyorum. Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için Başkumandanlığa öneride bulunulmasını, cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, savaşmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim. Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”

Böylece Kütahya 30 Ağustos Zaferi ile düşman işgalinden kurtarılırken, bunu 1 Eylül'de Gediz, 3 Eylül'de Emet ve Tavşanlı ilçelerinin kurtuluşları izledi. 9 Eylül'de İzmir’de Yunan ordusunu denize döken Türk ordusu, Mustafa Kemal’in emrini büyük bir başarı ile yerine getirdi.

Tepeyi, Belirttiği Sürede Alamayınca İntihar Eden Şerefli Albay...

Büyük Taarruz'un dramatik ve bir o kadar da ilginç hikayeleri vardır. Bu hikayelerden biri de Büyük Taarruzda 57. Tümen Komutanı olan ve Çiğiltepe’nin  alınmasının yarım saat gecikmesi üzerine görevini yerine getirememenin üzüntüsü ile kendisini vuran Albay Reşat Bey’e ait.

Mustafa Kemal Atatürk, Albay Reşat’ın şehit oluşunu TBMM’de şöyle anlatıyor:


“Bir taarruz gününde en sol kanatta 57. tümenimiz taarruz ederken, kuvvetlerini biraz birbirinden uzakça bulundurmuştu. Bu nedenle düşman üzerinde kalıcı bir etki yapamıyordu. O tümenin kumandanı Reşat Bey adında bir albaydı. Bu kişiyi çok eskiden tanıyordum ve beraber muharebe yapmıştık. Suriye’de çok muharebeler yaptık ve çok kıymetli bir askerdi. Şahsen bana çok güveni vardı. Telefonla sordum: ‘Niçin hedefinize hakim olamadınız?’ dedim. cevaben dedi ki; ‘Yarım saat sonra bu hedeflere varmış olacağız’. Halbuki yarım saat sonra bu hedefler elde edilememişti. Tekrar sorduğum zaman telefonda Reşat Bey’in son bir veda namesini okudular. Orada diyordu ki; ‘Yarım saat zarfında size o mevkileri almak için söz verdiğim halde, sözümü tutamamış olduğumdan dolayı yaşayamam’. 15 dakika sonra Çiyiltepe alınmış, ancak şehit komutan Albay Reşat Bey bu müstesna anı görememiştir. Ruhu şad olsun.”Not : Zaferden sonra buraya, Albay Reşat Çiğiltepe Anıtı yapılarak anısı ölümsüzleştirildi.


Kurtuluşa Dair Bir Başka Dramatik Anekdot : Baba Oğul Destanı...


Çetmilli Ali Çavuş, yüzbinlerce vatan evladı gibi cepheye giden askerlerden biriydi. Aradan 11 yıl geçmiş, Çetmilli Ali Çavuş cepheden cepheye koşmuş, her mevzide her siperde bağımsızlık günlerinin hayalini kurarken, cepheye giderken 8 yaşında olan oğlu Mehmet ile karısına kavuşacağı günleri beklemekteydi.

Çetmilli Ali Çavuş'un hayalleri, Dumlupınar mevzilerinde gerçek oldu. 8 yaşındayken bırakıp gittiği Mehmet dağ gibi bir delikanlı olmuş, kader ikisinin yollarını aynı cephede birleştirmişti. Alay sancaktarı Mehmet Onbaşı ile Çetmilli Ali Çavuş’un cephede karşılaşmaları ve hasret gidermeleri herkesin gözlerini yaşartmış ve bir o kadar da mutlu etmişti. Artık baba ile oğul bu vatan için bir sancağın peşinde omuz omuza çarpışacaklar ve Çetmilli Ali Çavuş’un hayallerini birlikte gerçekleştireceklerdi.

Gün bugündü ve baba oğul sıkıca sarıldılar, birbirleriyle helalleştiler. “Hücum” sesiyle yağmur gibi gelen mermilerin önüne atıldılar. Ali Çavuş bir kurşunla yığıldı yere, ne acı ne de hüzün vardı gözlerinde; 11 yılın evlat özlemi mermi sesleri arasında son bulmuştu. Dudaklarından iki kelime döküldü şahadete ererken; “Vatan sağ olsun.”

Çetmilli Ali Çavuş şehit düştü, hem de oğlu Mehmet’in kollarında. Gözyaşını içine attı Mehmet. Gün ağıt yakacak gün değildi. Kaptı alay sancağını, yürüdü izmir’e doğru. En önde o koşuyor kanlı siperlere ilk o dalıyordu. 9 Eylül'de İzmir önlerinde bir kurşun da onu buldu.

Kader bu dünyada beraber olmayı nasip etmedi Ali Çavuş ile oğlu Mehmet Onbaşı’ya ama onların ve onlar gibi onbinlerce Mehmetçiğin bu kahramanlıkları ile kurtuldu vatan toprağı...




O dönem vatan toprağının kurtuluşu ve bekası için binlerce şehit verildi, kanları döküldü, yuvalar yıkıldı, ocaklar söndü... Bugün ise öyle bir noktadaki Cumhuriyet; 20'li yaşlarında kumdan kalelere nöbete gönderdiğimiz vatan evlatlarını beşer onar yitiriyoruz. Analarımızın yüreklerindeki ateş sönmüyor, yanmaya devam ediyor...

RUHUNUZ ŞAD, MEKANINIZ CENNET OLSUN... VATAN SİZE MİNNETARDIR...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Devrim niteliğindeki DeFi Protokolü IPOR 22 Mart 2023'te Bitget'te listelenecek

  Bitget, geleneksel finans oyuncuları için IPOR pratik çözümü ile DeFi ve TradFi arasındaki boşluğu dolduracak Victoria, Seyşeller, 20 ...