Bir önceki blog paylaşımımda sizlere Hürrem Sultan'dan bahsetmiş,
Kanuni ile Hürrem’in aşklarının bir meyvesi ol Mihrimah Sultan'a ilişkin ufak
bir sırrı paylaşmıştım. Şimdi biraz bu konuya değineceğim.
İstanbul… Neresinden, hangi köşesinden bakarsak bakalım, Osmanlı kültürünü
yansıtan tarihi eserlere rastlamaktayız. Bu şehrin olmazsa olmaz silüet objelerinden biri de camiler... İşte bu
camilerden ikisi Mihrimah Sultan’ın adını taşımakta… Her ikisi de Kanuni Sultan
Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan'ın isteği doğrultusunda yaptırılmış.
Bunlardan ilki Üsküdar ilçesinde bulunan “Mihrimah Camii”dir. Üsküdar iskelesinin karşısında yeralıyor ve "İskele Camii" olarak da adlandırılıyor çevre sakinlerince... 1547 yılında Mihrimah Sultan’ın isteğiyle Mimar Sinan ilk temelini attırıyor caminin... Bu caminin kubbesi, üç yandan yarım kubbe üstüne oturtulmuş; zaten Mimar Sinan bu tekniği ilk defa bu camide denemiş.
Bahsi geçen diğer cami ise Edirnekapı sınırlarında bulunan “Mihrimah Camii”… "Edirnekapı
Camii" diye de anılıyor. Şehrin en yüksek yerlerinden birinde bulunan bu cami,
1562-1565 yıllarında yine Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Kubbe yüksekliği 38
metre olan bu cami küçük bir camidir aslında...
Mihrimah Sultan İle Mimar Sinan…
Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsça’da “Güneş ve Ay” anlamına geliyor. Kanuni
Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan 17 yaşına geldiğinde, iki kişi onunla
evlenmek istiyor. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem
Paşa, diğeriyse Mimar Sinan... Süleyman, Hürrem’in iktidar hırsıyla ikna
yeteneğini kullanması sonucu Mihrimah’ı elbette ki Rüstem Paşa’ya veriyor ve
paşayı sadrazamlığa yükseltiyor.
Gerçi Mimar Sinan evlidir, 50 yaşını da aşmıştır artık ama Mihrimah Sultan’a
da deliler gibi aşık olmaktan kendini kurtaramamıştır. Evet, sevdiğine kavuşamamıştır
ama aşkını da farklı bir biçimde yaşayarak olanca güzelliğiyle sanatına
yansıtmıştır. Üsküdar’daki caminin, Saray’ın isteğiyle elbet, 1547 yılında
Mihrimah Sultan Camii adıyla temelini atar ve 1548’de bitirir. Camiyi yaparken,
eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir.
Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimselerin
uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser
yapmaya koyulur Mihrimah Sultan için… Cami küçüktür. Minaresi 38 metredir
yalnızca, çok dikkat çekici değildir. Bir adet incecik kubbesi üzerindeyse 161
pencere, camiin iç güzeliğini aydınlatmaktadır. İçerdeki sarkıtlar ve minare
kenarlarındaki işlemeler, Mihrimah Sultan’ın upuzun saçlarını anımsatır insana. Rapunzel misali...
Aşka adanmış, aynı adı taşıyan iki sanat eseridir işte bu camiler...
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_us-DJemZ31dHyTlZC_ul-jIK4UAemef_QsioQA-WrsasiKGnn_Lwts0kJcGqdpjLCPy0s4FqEX--EqhYQMbN8qt2Iamcl-NgXISr8CWWOcUbP6YaeR1KrChbNtXoKKc9B3QFjt5BzYtlZ8=s0-d)
Daha önce denediniz mi bilmiyorum. Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri
aynı anda görebileceğiniz bir yer seçin ve özellikle 21 Mart veya 23 Eylül’de
(ki yakın tarihte bunu kaçırmış durumdayız aslında) yani geceyle gündüzün eşit
olduğu günde her ikisini seyretmeye koyulun.
Göreceğiniz manzaraysa şudur;
Edirnekapı camiinin tek minaresinin ardından kıpkırmızı güneş batmakta iken,
Üsküdar’daki caminin ardından ay doğmaktadır. Ve ilginç olan şudur ki; 21
Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder