22 Haziran 2017 Perşembe

Hurmalar... Hurmalar...

Sadece Ramazan'da iftar sofralarını süsleyen ve yine sadece o kutsal ay içerisinde aklımıza gelen hurma'nın faydalarından bahsetmek istiyorum size. 

KANSERE KARŞI ETKİLİ : Hurma, kanser hastalıklarına karşı etkili. Yüksek derecede lif içeren hurma, kanser hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor. Birçok araştırmaya göre hurmayı çokça tüketen Araplarda kansere yakalanma oranı çok düşük seviyelerde...
YAŞLILIĞI YAVAŞLATIYOR : Hurma, yüksek derecede antioksidan görevi görüyor. Bu antioksidanlar da kalp ve damar tıkanıklarını engelleyici bir özelliğe sahip. Hurma, yaşlılığa bağlı olarak gelişen semptomları da engelliyor. Hurma bekledikçe içindeki antioksidan gücünü artırıcı bir meyve. Bu şekilde de vücudu temizlemekte çok etkili.
KALBE FAYDALI : Antioksidanlar sadece yaşlılığa karşı etkili değil, kalbe de yararlı. Kalpteki damar tıkanıklarını atmakta birebir olan antioksidanlar sayesinde kalp hastalıkları engelleniyor.
DİYABET VE TANSİYONA ÇARE : Kanser gibi diyabet ve tansiyon hastalıklarında da en faydalanılan besin hurma. Hurma, doktorlar tarafından yüksek tansiyon ve diyabet şikayeti olan hastalara önerilen bir besin.
KANSIZLIĞA BİRE BİR : Anemi, yani halk arasındaki tabirle kansızlığa karşı da hurma önerilen besinler arasında. İçinde bol miktarda demir bulunan hurma, kan hücrelerindeki hemoglobin sentezini dengeliyor. Günde 12-17 hurma tüketimi neredeyse vücudun bir günde ihtiyacı olan bütün demir ihtiyacını karşılıyor.
KARACİĞERE FAYDALI: Hurma, içinde B1 ve B2 vitaminlerini bolca bulunduruyor. Bu vitaminler de karaciğerin sağlıklı şekilde çalışmasını ve vücut fonksiyonları içindeki görevini yerine getirmesini sağlıyor.
GÖRMEYİ KUVVETLENDİRİYOR : Güçlü bir A vitamini kaynağı olan hurma, görmeyi de kuvvetlendiriyor. Düzenli olarak tüketildiğinde göz sağlığını ve göz sinirlerini koruyor.
STRESİ AZALTIYOR : Tüm bunların dışında hurmanın psikolojik yararı da azımsanamaz. İçinde bol miktarda B6 vitamini bulunduran hurma sinir sistemini ve kasları güçlendirerek, strese karşı bir savunma da geliştiriyor.

21 Haziran 2017 Çarşamba

Sonumuz Yakın mı Dersiniz ??

Norveç'in Trondheim kentinde düzenlenen Uluslararası Starmus Bilim Festivali'nde konuşan İngiliz fizikçi Stephen Hawking... Büyük fizikçi görüşlerini bu kez Norveç'in Trondheim kentinde düzenlenen Uluslararası Starmus Bilim Festivali'nde dile getirdi : "Eninde sonunda Dünyaya meteor çarpacak ve yok olacağız." 
Sözlerineyse şöyle devam ediyor ünlü fizikçi : "Yaşanabilir yeni gezegenler keşfetmenin aciliyetini anlatmaya çalışıyorum. Bu bir bilim kurgu değil, bunu fizik kanunları ve olasılık teorisi de söylemekte.. Bu gezegende kalmak demek, yok olma riskini göz almak anlamına gelecek"
"Uzaya çıkmak ve burada yayılmak, insanlığın geleceğini tamamen değiştirebilir. Bu, bir geleceğimiz olup olmadığının da cevabını verecektir" 
 20 YIL İÇİNDE ALPHA CENATURİ'DEN HABER BEKLENİYOR

Uzayda kurulabilecek ilk kolonilerin adresi olarak Ay ve Mars'ı işaret eden Hawking, bununla birlikte Güneş Sistemi'nin dışında yer alan Alpha Cenaturi yıldız sistemi gibi sistemlerin de gözardı edilmemesi gerektiğini belirtiyor ama şunu da sormadan edemiyorum : Emin olun ki ay yüzeyine dünyaya çarptığından çok daha fazla meteor çarpıyor - bu bizim için tehlike arz etmeyecek mi?

​HAWKİNG, RUS MİLYONERİN PROJESİNİ ÖRNEK GÖSTERDİ
​Söz konusu proje kapsamında Dünya'ya 4.37 ışık yılı uzaklıkta bulunan Alpha Centauri'ye kameralı çipler gönderilmeye çalışılıyor. Işık hızının %20'sine ulaşacak olan lazer ışınlarıyla iletilmesi planlanan çiplerin 20 yıl içinde Alpha Cenaturi'ye ulaşacağı öngörülüyor. Günümüzde insanların galaksiler arası seyahat etmesini sağlayacak ışık yılı hızında gidebilen uzay gemileri olmadığını belirten Hawking, bunun için çalışmalar yapılmasının gereğine işaret etti ve Rus milyoner Yuri Milner'ın 'Breakthrough Start Shot' (Yıldızlararası Seyahat Projesi) projesini örnek gösterdi. 

20 Haziran 2017 Salı

Ramazan'da Ciğer Şiş :-)

Sesinizi duyar gibi oluyorum;

"Oruç ağız bu bize yapılır mı", "iftarda ciğer şiş'e gidelim" vs.vs.

Bu bir tarif yazısı gibi görünse de aslında damak beklentilerini karşılayacağını düşündüğüm kısa bir gurme anektodu olacaktır kanımca...
Acıbadem'de uzun yıllar boyunca gittiğim bir kebapçı vardır. Sahra Dürüm Evi... Son yıllarda fiyat fayda endeksinde düşüş görsem de kendimce geç de olsa keşfettiğim kuzu ciğer şişlerinin enfes olduğunu söyleyebilirim. Bu anlamda sayılı kebapçılardan olduğunu da eklemem lazım.

ciğer şiş ile ilgili görsel sonucuSonra ben de dedim ki kendime, "kalk Hakan, bunu kendin evde mangalda dene." İşte benim kendimce terbiyesini tamamladığım ve marine ettiğim ciğer şiş !!

Terbiye İçin Nelere İhtiyaç Duydum :

- Yarım kilo kadar kuzu ciğeri,
- Bir tutam tuz 
- Bir tutam kadar pul biber,
- Bir tutam kadar kurutulmuş nane,
Bir tutam kadar kimyon,
İki diş kadar sarımsak,
- Bir çay bardağı kadar zeytinyağı.

Terbiyeyi Nasıl Hazırladım : Ciğer terbiyesi hazırlanışı için ilk olarak aldığım ciğeri kuşbaşından biraz daha ufak olacak şekilde dilimledim, sonra da ayrı bir kaba boşaltarak beklettim.

Ardından büyük bir kap alarak içine ilk olarak zeytinyağını aktardım. Diğer yan malzemeler olan kimyon, kurutulmuş nane, pul biber ve kendimce ölçeklendirdiğim miktarda tuzu da aktarıp sarımsakları da iyice dövdükten sonra aynı şekilde kaba aktararak eldivenler vasıtasıyla optimal karışımı sağlayana dek harmanladım. 

ciÄŸer ÅŸiÅŸ ile ilgili görsel sonucuSon işlem ise şu : Karışımı sağladıktan sonra ayrı bir kabın içinde daha önceden beklettiğim ciğerleri de bu karışıma ekleyerek iyice karıştırdım. Geniş bir tepsi veya geniş bir kabın altına streç film serdim. Büyük serdim ki üstten de örtebileyim. ama bunu yaparken karışımın hava almayacağından da emin olmak lazım. Hazırlamış olduğum ciğerleri buzdolabına yerleştirdikten yaklaşık bir saat kadar sonra şişe takıp mangalda ağız tadımıza göre pişirdim. Siz de deneyin derim; şimdiden afiyet olsun.. 




2 Haziran 2017 Cuma

Göynük İzlenimleri (2) : "Akşemsettinoğlu Konağı"

Göynük macerasının 2.safhasını da anlatmadan geçemeyeceğim.

Sizlere, Fatih’in Lalası Akşemsettin ile ilgili genel geçer bilgiler sunmuştum bir önceki yazımda... Şimdiyse Göynük’te geçirdiğim güzel zamanlara değineceğim.

Sabah İstanbul’dan yola çıkıp yaklaşık 3,5 saatlik yolculukla Abant’a vardım. Burada doğa sizi 2 saatlik trekkinge zorluyor göl kenarında. Hava da güzelse alacağınız keyfe diyecek yok. 2004’te kışın gelmiştim Abant’a. Karlar altında tadı elbette başka ama dedim ya, havanın güzel olmasından fırsat bilenler için piknik ve trekkingin birleşme noktası konumunda. Sucuk Ekmek yemeden de dönülmez. Tabi ki öyle yapıyorsun, Sucuk ekmeğe dalıyorsun... Göl kenarında yürümek, doğanın tadını çıkarmak için birebir...











Yaklaşık 60 Km’lik bir yol ile Göynük’e varıyorsunuz. Burada hava temiz, hava güzel... İnsanlar kendi halinde, kime birşey sorayım deseniz ilk karşılaştığınız cümle “bu gece konaklayacak mısınız, yeriniz var mı yardımcı olalım mı” oluyor. Bu cümleyi her duyuşunuzda birkaç gün daha kalasınız geliyor. Neyse uzatmayayım, Göynük’e gitmeden önce zaten konaklama yerini internetten bulup ayarlamasını yapmıştım. Otantizmi seviyorsanız, Osmanlı Konak havası sizi çekiyorsa, Kemal Sunal’lı Adile Naşit’li, Halit Akçatepe’li Tosun Paşa’ları, Süt Kardeşleri seyrettiğinizde "böyle bir konakta kalsam, yaşasam keşke" diyorsanız size önereceğim yer tam da bu keyfi size verecek.






Akşemsettinoğlu Konağı... 


Safranbolu’ya gittiyseniz bilirsiniz, mimarisi aynıdır ama ben Safranbolu’da inanın hiç bulunmadım. Göynük’teki tarihi konakların yapı mimarisi bu yönlü; ama Akşemsettinoğlu Konağı, gerek otantik duruşu, gerekse hizmet anlayışıyla bana “Bir evimden başka bir evime geldiğim” hissiyatını verdi.


İşletmeci arkadaşımız Yücel karşılıyor kapıda, sıcak tavırlarını sergilediğinde zaten isteseniz de soğuk kalamıyorsunuz. Size önerilerde bulunuyor, nerelerde kahve içilebilir nerelerde akşam yemeği yenebilir diye... “Bunlar boş işler” demeyin, önemli !!! Konağın imkanları belli... sauna, fin hamamı, solarium cart curt aramayın, aradığınız şey huzur ve temizlikse hiç düşünmeden buraya gelin ve konaklayın. Yücel’in önerdiği Lezzet Sofrası, Göynük’te yeni açılan, ama konsept bakımından orada daha önce yapılmamış bir restoran havasında... Yemekleri güzel, doyurucu ve adı gibi lezzet’li... Fiyatları da gayet makul... Bunlar elbette dikkate değer unsurlar ama sahibi ve çalışanlarının yaklaşımı bambaşka... Kaldı ki tanıştığımız restoran şefi Ali Başarır, yörenin tarihinden bahsediyor, kendi yaşantısından bilgiler de sunuyor, tabi sorduğumuz için o da. Ve yemek bitiminde kahveye davet ediyor, içten tavırlarıyla... Hiç tereddütsüz kabul ediyorum, buluşuyoruz, gecenin 1’ine kadar çay-kahve-muhabbet gırla sürüyor. Tam “dağılalım” diyoruz, Yücel arıyor, "konağa gelin çay demledim muhabbetin dibine vuralım" diyor... Haydeee konağa yöneliyoruz, Yücel demlediği çay ve o stand-up kıvamında sohbetiyle bizi konağın kamelyasında ağırlıyor. "Saat 03:00, yatalım artık dağılın oğlum" diyoruz elbette, ertesi gün Akşemsettin Hazretlerini Anma merasimleri var – herkes işine gidecek. Meğersem merhumun doğumgününe denk gelmişiz. Vurup yatıyoruz da gecenin bi yarısı konak full, konak ahşap J merdivenler gıcırtıdan geçilmiyor, millet uyanacak da lafı yiyeceğiz diye kıkır kıkır odalara çekiliyoruz. O tadı inanın İstanbul’un hiçbir yerinde alamazsınız...



Kafanızı şişirmeyeyim... Gidin, o insanları bulun, huzuru bulun...

Devrim niteliğindeki DeFi Protokolü IPOR 22 Mart 2023'te Bitget'te listelenecek

  Bitget, geleneksel finans oyuncuları için IPOR pratik çözümü ile DeFi ve TradFi arasındaki boşluğu dolduracak Victoria, Seyşeller, 20 ...