8 Eylül 2012 Cumartesi

Destansı Bir Öykü

Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yok o çağda... Bu durum yabancı kavimlerin işine elbette ki gelmiyor. Yabancı kavimler birleşiyor, Türkler'in üzerine yürüyorlar. Bunun üzerine Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya toplayıp çevresine hendek kazıp beklemeye koyuluyor. Düşman gelince uğraş ve vuruşma da başlıyor; 10 gün savaşılıyor. Sonuçta Türkler üstün geliyor. Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hükümdarları toplanıp karar birliğine varıyorlar:  "Türkler'e hile yapmazsak halimiz nicedir"



Plana göre düşman kavimler, tan ağardığında baskına uğramış gibi ağırlıklarını bırakıp kaçmaya başlıyorlar. Türkler, "Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar" deyip artlarına düşüyor. Tuzaktan da bi haberler... Düşman, Türkler'i görünce birden dönüyor ve yeniden vuruşma başlıyor. Hazırlıksız yakalanan Türkler yeniliyorlar tabi. Yabancı kavimler, Türkler'i kılıçtan geçirerek çadırlarına kadar geliyor. Büyükleri sağ konmuyor, küçükler tutsak ediliyor.


O çağda Türkler'in başında birçok oğlu olan İl Kağan var. Ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları ölüyor. Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmiş olan İl Kağan'ın bir de Tokuz Oguz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni var; o da sağ... Malesef ki savaşın sonunda Kayı ile Tokuz Oguz tutsak haldeler... On gün sonra ikisi de karılarını alıyorlar ve bir yolunu bulup tutsaklıktan kurtularak kaçıyorlar. Türk yurduna dönen Kayı ve Tokuz Oguz burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buluyor. Oturup istişare ediyorlar ve diyorlar ki "Dört bir yan düşman dolu. Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım." Kararlarını veren iki kuzen sürülerini de alıp dağa göç ediyor. Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere varıyorlar sonunda. Vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar bulunuyor. Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrediyorlar elbette. Kışın hayvanlarının etiyle beslenip yazın sütlerini içiyorlar. Derilerini giyiyorlar. Barındıkları ve çoğaldıkları bu ülkeye "Ergenekon" adını veriyorlar.


Zaman geçiyor, çağlar akıyor; bu çağda Kayı ile Tokuz Oguz'un birçok çocukları oluyor, kısacası yavaştan yavaştan kavim halini alıyorlar. Kayı'nın Tokuz Oguz'a göre daha fazla evladı oluyor. Kayı'dan olma çocuklara Kayat adını veriyorlar. Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar diyorlar, bir bölümüne de Türülken. Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da saklanıyor; çoğalıyor ve çoğalıyorlar. Aradan 400 yıl geçtikten sonra kendileri ve sürüleri o denli çoğalmış oluyorlar ki Ergenekon'a sığamaz hale geliyorlar. Çare bulmak için kurultay toplanıyor."Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtlar varmış. Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp Ergenekon'dan çıkalım. Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım."

Ergenekon DestanıTürkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aramaya başlıyorlar ancak bu yol bulunamıyor. O zaman bir demirci çıkıyor ve diyor ki; "Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kat demire benzer. Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir." Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizip dağın altını, üstünü, yanını, kısacası yönünü odun-kömürle dolduruyorlar. 70 deriden 70 büyük körük yapıp, 70 yere koyuyorlar. Tengri'nin de yardımıyla demir dağ kızıp eriyor, akıveriyor. Bir yüklü deve çıkacak şekilde yol oluyor.

Rivayete göre gök yeleli bir "Bozkurt" çıkıyor karşılarına, nereden geldiğiyse bilinmeyen. Türk'lerin önünde dikilip duruyor ve herkes anlıyor ki bu Bozkurt onlara yol gösterecek. Bozkurt önderliğinde Ergenekon'dan çıkıyorlar. Türkler Ergenekon'dan çıktıkları o günü bayram belliyorlar. Her yıl o gün büyük törenler yapılıyor. Bir parça demir ateşte kızdırılıp önce Türk Kağanına veriliyor ve o da kıskaçla bu demiri tutup örse koyarak çekiçle dövüyor.



Ergenekon'dan çıktıklarında Türkler'in Kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt)... Börteçine bütün illere elçiler gönderip Türkler'in Ergenekon'dan çıktıklarını bildiriyor. Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türkler'in buyruğu altına girene kadar. Bunu kim iyi karşıladıysa, Börteçine'yi Kağan kabul ediyor; Kim iyi karşılamadıysa, karşı çıkıyor. Karşı çıkanlarla savaşılıyor tabi ki ve Türkler hepsini teker teker yeniyor. Sonunda Türk Devleti'ni dört bir yana egemen hale getiriyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Devrim niteliğindeki DeFi Protokolü IPOR 22 Mart 2023'te Bitget'te listelenecek

  Bitget, geleneksel finans oyuncuları için IPOR pratik çözümü ile DeFi ve TradFi arasındaki boşluğu dolduracak Victoria, Seyşeller, 20 ...